Daha çok işimiz var, dayanışma bize iyi gelecek

Hatay, 7 Şubat 2023. Fotoğraf: Erdem Şahin, EPA Photos.
Hatay, 7 Şubat 2023. Fotoğraf: Erdem Şahin, EPA Photos.

Toplumsal sorumluluk ve vicdanımızın emriyle günlerdir canla başla elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Enkazlar kaldırıldıktan, ölülerimizi gömdükten sonra da yapılacak işler var. Bunu her şeyden önce geride kalanlara borçluyuz.

Hepimizin öngördüğü üzere, felaket sonrasında deprem bölgesinde bulunan yardım ekiplerinin çekilmesinin ardından gönüllü çalışmalar da bir süre sonra azalmaya başlayacak. Ancak yapılacaklar bunlardan ibaret değil, depremden etkilenen tüm şehirlerde yeniden inşa edeceğimiz bir hayat var. Sorumluluklarımız aylar içinde azalmayacak, aksine artacak. Her şeyden önce bunu hatırlamak, enerjimizi ve ilgimizi felaketin ilk haftalarıyla kısıtlamamak çok önemli.

Deprem sebebiyle eğitimleri aksayan öğrencilerden tutun, özel bakım görmesi gereken yaşlı veya engelli ihtiyaç sahiplerine, olan bitene hâlâ anlam veremeyen çocuklara ya da her şeyin son derece bilincinde olan ancak elinden bir şey gelmediğini hisseden gençlere kadar, depremin etkilediği herkes için elimizden geleni yapmakla mükellefiz. Yıkılan şehirlerdeki her taşın, her hayvanın, her belgenin sadece düşüncelerimizle değil, eylemlerimizle de takipçisi olmak zorundayız. İhmal ve sorumsuzluk ülkesinin vatandaşları olarak, üzerimize düşenin ne olduğunu doğru tespit edebilmekten ve süreci yakından takip etmekten başka çaremiz yok. Eğitimin kaldığı yerden devamı, depremzedelerin sağlık hizmetlerine erişimi, barınma ihtiyaçlarının sağlanması gibi meseleler devlet kurumlarının görevi olmalıydı. Ancak yurttaşların devletin açıklarını kapatması gerektiğinde, inisiyatif alabileceğiz konulardan da bahsetmemiz gerekiyor.

Her yurttaşın yapabileceği en basit, ancak en kritik adımla başlamakta fayda var: Gündemin takipçisi olmak. Türkiye bir deprem ülkesi, zamanını saptayamasak da benzer ölçüde depremlerle yeniden karşılaşacağımızı adımız gibi biliyoruz. Bir daha böylesine korkunç bir yıkımın yaşanmaması için öncelikle yıkılan binaların müteahhitlerinden cenazelerden önce delil karartmayı seçenlere kadar herkesten hesap sormalıyız. Bu ihmallerin yıkım yaşayan kentlerden ibaret olmadığının farkındayız. Bu karanlık sermaye ağının uzandığı her noktanın ortaya çıkarılmasını sağlayabilmeliyiz.

Adaletin kamuoyu baskısı sayesinde sağlanabildiğini ilk elden defalarca gördük, hepsine tanığız. Dolayısıyla depremin yalnızca birkaç haftalık bir yıkım sürecinden ibaret olmadığını bilmek, sebep-sonuç bağlantılarını ve tüm sorumluları ortaya çıkarmak için meselenin takipçisi olmamız gerek. Ölenlerin de sağ kalanların da hakkını arama sorumluluğu yalnızca depremzedelere, ailelerine veya avukatlarına ait değil. Dayanışmayla yaralarımızı sarmak niyetindeysek, süreç sonrasında yaşanacak hiçbir hak ihlalinin bireysel olmadığının altını sürekli çizmeliyiz.

Diğer yandan, deprem bölgesinden yaşadığımız illere gelen ve gelecek çok fazla komşumuz olacak. İç göçün arttığı bu zamanlarda birbirimizi tanımalı, dayanışmayı mikro ölçekte de örgütleyebilmeliyiz. Yoksulun herhangi bir birikmişi de olmaz, tüm yaşamlarına sıfırdan başlayacak komşularımıza destek olmalıyız. Bu destek alelade bir sohbetten istihdam sağlamaya, işyerinden alışveriş yapmaktan çay saatinde kapısını çalmaya kadar uzayabilir. Depremzedelerden duyduğumuz cümlelerden birini aklımızdan çıkarmamakta fayda var: “Bazen başınız sağ olsun yerine başımız sağ olsun dendiğini duymak bile iyi geliyor.”

Derslerinden geri kalmış çocuklara ve gençlere gönüllü olarak eğitim devamlılığı sağlayacak yerlerde inisiyatif almalı, eğitimi her ne olursa olsun kesintisiz sürdürmeliyiz. Bu, hem depremin onların hayallerinin önünde bir engel teşkil etmemesi hem de sosyal hayata geri dönüşleri için oldukça kritik.

Elbette psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, sosyologlar, mimarlar, mühendisler için bir yazı değil okuduğunuz. Yıkımın bilincine varmış, vicdanlı yurttaşlar olarak bunlara ek olarak kendi mesleğimizin gerektirdiğince elimizden ne gelebileceğini tekrar tekrar düşünmeliyiz. Bunun için de meslek odalarının, sendikaların, sivil platformların  eğitim ve dayanışma çağrılarını takip etmek ve bunlara katılım sağlamak çok değerli.

Dayanışma bize iyi gelecek. Ancak dayanışmayı sürdürmek de bir o kadar önemli. Bugün canla başla koli bantlayan hiç kimse yarın bir sohbet esnasında “Acaba depremzedeler şimdi neredeler?” diye sormamalı. Bugün depremzedelerin yardım mesajlarını retweet’leyen hiç kimse yaşanan yıkımın arkasındaki ihmalleri, isimleri unutmamalı. Bugün deprem bölgelerine gitmek için koşarak otobüslere atlayan kimse yarın o kentlerden gelen komşularına kayıtsız kalmamalı. Bunu birbirimize borçluyuz. Özellikle de devletin hiçbirimize borcu olmadığını her saniye ilan ettiği günlerde.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
daha fazla

Sevebilmenin iflası

Kendi düşmanın gibi, ezersin kendi canevini.” –Shakespeare Malum sözü biraz terse büküp, bir soru sorarak başlayalım: Peki, hassas…
Total
0
Share

vesaire sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et